Buenos Aires. Sadece muhteşem mimarisi yüzünden değil, genelinde hissedilen pozitif havası ve Avrupalı olduğu kadar Latin sıcaklığını taşıyan tarzı ile, biz İstanbulluları hiç yüzüstü bırakmayacak bir şehirdir burası, 17 saatlik uzun yolculuğu göze almaya değecek kadar!
Buenos Aires sakinlerine “porteños” derler, şehir kurulduğundan beri bir liman şehir olduğundan bu isimle anılırlar (port=liman, porteno=liman insanı). Portenolar için snob ve ukala deseler bile siz aldırmayın bu şehir mitine. Bütün büyük şehir insanları gibi yoğun ve umursamaz görünseler bile gerçekten sıcak kanlı ve Akdeniz insanı olduklarını hemen anlarsınız bir kaç dakika konuştuktan sonra.
Şehrin 100 mahallesi (işte bu bir şehir efsanesi aslında! Siz siz olun sakın tartışmayın portenolarla bu tanımın gerçekliği konusunda) var der ünlü tango. Gerçekten de öyle bir şehir ki burası, gezginin vakti varsa her bir köşesini gezmesini önerirm tabii. Ama eğer vakit kısıtlı ise Centro, Recoletta ve Boca’nın ardından mutlaka gezilmesi gereken bir mahalle var ki, hem yazarın hem de birçok portenonun favorisi olan San Telmo bu.
Bir pazar sabahı diğer binlerce turist ile beraber ya da hafta içi sabahın erken saatlerinde neredeyse tek başınıza güzel sokaklarında gezmeden San Telmo’nun Buenos Aires’i gezdik diyemeyiz. 2001’deki krizden sonra turizmle kurtarılmaya çalışan porteño ekonomisinin demir başlarından birisi San Telmo, Arnavut kaldırımlı sokakları, bazen otantik bazen dizayn harikası motelleri ve restoranları, cafeleri ve sokaklarda el sanatları satan sakinleri, antikacı dükkanları ile dolu ve Pazar günleri Dorrego Meydanı’nı kaplayan ünlü bit pazarı ile harika bir aktivite. Her ne kadar turistlerden yer bulmak zor olsa da Pazar sabahı Plaza Dorrego Bar’da yapılan leziz bir brunch (Sandwich de Miga tostada: bizim tost, tek fark ekmek çok ince ve kenarlarını kesip atıyorlar) sonrasında en az bir saat gezilecek bit pazarı (gaucho—Arjantinli cowboylara verilen isim-- aksesuarlarından eski teneke kutulara ya da elbiselere ve cam şişelere neler neler var) yazarın favorilerinden bir tanesi. Eğer hafta içi gitmeyi tercih ederseniz meydan da bit pazarı yerine çevredeki cafelerin masaları gomero ağaçlarının gölgesinde sanki başka bir mahalle oluyor.
Meydanın çevresinde ise Danimarka Kilisesinden Modern Sanat Müzesine, Ulusal Tarih Müzesinden, San Telmo’nun sebze-meyve haline onlarca değişik yer var görecek.
Danimarka Kilisesi, Buenos Aires'in yegane luteran protestan kiliselerinden bir tanesi. 1931’de yapılan binanın içindeki avize taa Danimarka’dan gelmiş o zamanlar. San Telmo Pazarı ise biraz daha eski. 1897’den beri mahelleye hizmet veren Pazar binası çelik tasarımı ve camları ile Buenos Aires’de kalan tek örneği bir zamanlar her mahallede bulunan pazarlar arasında. Her gün açık olan Pazarın içinde etten sebze-meyve ve hatta antikalara ve çiçeklere kadar her şey bulunuyor.
Genelde 19uncu yüzyıldan kalan evleri ile San Telmo’da gezmek zaman tünelinden geçmek gibi bir şey. Uzun yıllar abandone edilen mahalleyi özellikle Buenos Aires’e taşınmış olan yabancılar keşfetmiş krizden sonra, tabii yerel trendsetterları takip ederek! Buenos Aires’in en bohem mahallesi sayılıyor o yüzden. Akşamları Gibraltar Bar’da yabancı sakinlerin çoğu ile tanışabilirsiniz bir bira içerken. Ama San Telmo’nun gerçek hazinesi turistik bölgenin oldukça dışında kalan ve maalesef Haziran ayında mahalle sakinlerinin protestolarına karşı kapılarını kapatmak zorunda bırakılan Bar Británico. Defensa ve Brasil sokaklarının köşesinde yer alan Buenos Aires’in (Café Tortoni kadar havalı olmasa da) en eski kafelerinden birisiydi Britanico. Binanın sahibi (babası ölünce binayı daha yüksek bir fiyata başka birisine kiralamış yeni sahip) kafeyi 50 yıldır işleten üç Galikyalı arkadaşı yerlerinden çıkartmasın diye toplanan imzalar ve protestolar maalesef işe yaramadı. Dedikodulara göre burası yakında bir ciber café (şehirde her sokakta bulunan internet cafeler) olarak açılacakmış!
Buraya kadar yürüdükten sonra Parque Lezama’ya (Lezama Parkı) uğramalısınız.. 1536’da Pedro de Mendoza’nın ayak bastığı yer olarak bilinen bu kocaman park her daim içindeki değişik heykelleri ve çeşmeleri, cumartesi ve pazar günleri kurulan el sanatları pazarını görmeye gelenler ve aşıklar doldurur. Bir zamanlar Saltalı toprak saibi Gregorio Lezama’ya ait olan park ismini de ondan almış. Tam yanında ise demin bahsettiğim Ulusal Tarih Müzesi bulunuyor.
Akşamı ettiyseniz dolaşarak tekrar Plaza Dorrego’ya doğru yürüyüp bir başka San Telmo atraksiyonu olan Bar Sur’da akşam yemeği ve tango şov seyretmeye ne dersiniz. Belki Hong Kong’lu yönetmen Won Kar Wai’ın kahramanları yan masanızda oturmayacak ama leziz yemekleri ve zarif dansçıları size günün yorgunluğunu unutturacaktır.
*Asli Pelit’in Buenos Aires uzerine yazdigi gezi kitabi MB yayinevinden Mart ayinda cikacak. Yazarin ilk kitabı Siempre Havana gecen sene aynı yayınevinden çıkti.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
İzinsiz Gösteri'de yayımlanan yazılar ve görselller izin alınmadan ya da kaynak gösterilmeden kullanılamaz