SAYI 103 / EYLÜL 2006

 

EVLİLİK METAFORU
(English / İngilizce >>>)


Dalia Staponkute
dsapfo@yahoo.com


(Translated by: Elif Taşkan)


Şöyle söyledin: ''...Düşündüm ki ilişkimizin derin anlamı mektuplarda saklıymış...Özelmişsin gibi göründün...Sanki tek ve biriciktim, yerim doldurulamazdı ve sonsuza kadar hayatında tek ben olacaktım.'' (Duygunun dili banaldir; gerçi dilde banallikten başka hiçbir şey daha insancıl gözükmez.) Daha sonra yazılarına insanlara güvendiğinden daha fazla güvendiğini anladım. Yazdığın bir yazının yeri doldurulamazken insanın yeri doldurulabilirdi. Bir metin aynı kalırken insan değişir. Bir mektup. Bir söz. Bir etki. Bir neden. Bir tanık. İki insan sözcüklerle anlaşmaya başladığında bir çeşit üçüncü vücut aralarına girmiş olur...Bir baştan çıkarıcı ve bir hain. Mektuplar kendi içlerinde birbirlerini takip ettikleri gibi nesne olarak da birbirlerini takip ederler; yani bir nevi seri oluştururlar. Mektuplar ruhları birleştirirken vücutları ayırır. Mektuplar; yaşam ve ölümün bir yoludur, kişisel bir platform, görünmez bir sahne, bir denemedir; aksi takdirde yaşam ve ölüm için bir engel oluştururlardı. Mektuplar bir insan hakkında hiçbir şey söylemeden onu yaratabilir. İşte bu Rus Romantik Dönemi'ni tamamen etkileyen bir mektup türüdür. O katı kuralları olan Rus Romantizmi'ni...Rusya'daki o çalışmalar olmasaydı, deneme uzunluğundaki o mektuplar ve metinler de hiçbir zaman için olmayacaktı. Sadece haiku olacaktı.

İnsan hayatındaki her şey mantıklı ve açıklanabilir. Bir insan daha fazla mektup yazdıkça sadece bir mektupçu olmaktan öteye geçemez. ''Mektupçu'' sözcüğü, mektupları taşıyan insanlar için değil onları yaşayan insanlar için sarf edilmelidir. Bir şarkıcı şarkı söyler...Bunların yarısı kendisininken yarısı başkalarınındır. Sözler, notalar,ses...Bunların da yarısı kendisinken yarısı başkasınındır. Bu, yarım ilişkilere giden yarım yollu bir ilişkidir. Başlangıçta uzaklık bir normken yavaş yavaş bir gereklilik halini alır ve sonunda yaşamımız için bir garanti olur.

''Eğer mektuplar olmasaydı 'biz' de olmazdık...'', dedin. Ruh kaprislidir. Şiirsel dili her şeyin üstünde tutar (beden bundan nefret eder). Dil şiirsellikten yoksunsa çiftlerin arasındaki duygusal bağ, amacıyla birlikte bundan zarar görür (bedense bundan kaçamaz). Saygın mektupçular için, vücut kendisini alıcıların yanında bulsa bile her zaman parantez içinde kalan bölüm olmuştur. Biz beraberiz; çünkü ortada mektuplar var. Mektuplar var işte bu da bizim beraberliğimizin tam bir beraberlik olmadığının bir göstergesi. Mektuplar nedeniyle birbirimizin eşliğindeki gerçek varlığımız alışılmadık hale geldi ve birbirimizin dalgasında çözünmemizi engelledi.

Eskiden beri, toprağın elektriğin iletkenliğini nötralize etmesi gibi mektuplar da ilişkimizi nötralize etti.
Üzerinden birlikteliğimizi düşündüğümüz mektuplar olduğundan beri oradaydık. Mektuplar, özellikle, çok olduğunda bize yaşamayı; ama hayat hakkında düşünmeyi öğretti.

Yaşamak ve oynamaktansa her şeyi özümseyip yazan bir insan çeşidi vardır. Evet bu doğru- gerçi yazmak da bir eylemdir ya...Yolun yarısına kadar gitmemizi sağlayan bir eylemdir. Bisiklete binmenin yarım düşünme biçimi olması gibi. Mektuplarla gelişen bir ilişki test edilmiş olmasından çok üzerinde düşünülmüş bir ilişkidir. Eğer bir ilişki hayatla taçlandırılırsa hayat, düşündürücü bir hal alır.
Yarısı birininken diğer yarısı diğerinindir. Hayat, her şeyin seçimle birbirine bağlandığı bir mektup halini alır.

''Bilgisayardaki mektupları içeren dosyalarını buldum...Mektuplar olmadan yaşayamıyorsun...'', dedim. Ve bugünlerde mektup yazmak için bilgisayar kullanmayanlar; seyahat etmez, yabancı bir milletten biriyle bir evlilik kuramaz ve birkaç dil konuşamaz.

Bilgisayardaki mektuplar günümüz teknolojisinin geçmiş için ürettiği bir üründür. Ürün...Bilgisayardaki mektuplar sonsuz sayıda çoğaltılabilecekleri, kopya edilebilecekleri ve dosyalanabilecekleri için. Onlar gibi mektuplar herhangi bir yere gitmez, birikir ve çoğalırlar. Geçmiş için bir üretim...Mektuplar, teknolojinin hızını ve değişimi dikkate almaksızın geçmişe doğru hareket ederler. Üzülme; bilgisayardaki mektuplar gerçek mektuplar değil. Onlar sadece anlamadığın bir dilde yazılmış tekst formatındaki mektuplar. Bir dili algılamayan biri dünyayı biçimlerle, şekillerle algılayan bir çocuğa benzer. Gerçi her şey keskin şekillerden oluşmamıştır ya... 

Bilgisayar kullanılarak yazılan metinler, yollanmış ya da yollanmamış olması fark etmez, size sadık bir şekilde bekler. Monitor sizin yazdığınız karakterleri çabukça alır ve sonunda hiç kimse onun sizin kendinizi gerçekten nasıl hissettiğinizi bildiğinden daha iyi bilemez. Hiç kimse bir insanın samimiyet için, içinde hissettiği gereklilik hakkında teknolojinin konuştuğu dilden daha görsel bir yolla konuşmadı.

Hiç kimse; insanlığın küreselleşme ve genişleme hakkındaki amacını daha açık bir dille ifade etmedi: ''Haydi hep beraber olalım; bu gerçekten çok basit.'' Biz globalleşmenin başrol oyuncularıyız. Biz uzaklık oyununun başkahramanlarıyız. Bilgisayar kapımızı çalarken bizler oyunun sıcaklığında kaynıyoruz. Sınırları göz ardı ettik, mektuplardan daha fazlası olan dillerle, memleket ve kariyerlerle oynadık. ''Biz'' e, ''siz''e ait olanları değil; üçüncü şahıslara ait olanları seçtik. Hiç kimseye ait olmamanın sihrine inandık.
Mektupları birbirimize yabancı bir dilde yazdık. Duygularımız gelgitler içindeydi ve mekânları, birçok kodu ve işaretleri vardı. Bu da olasılığın oldukça düşük olmasına yol açtı.

İmkânsızın üzerinde her zaman romantik bir hava vardır. Fakat kahramanlarımıza ilham verirken onları öldürebilir de. Bütün başrol oyuncularının kaderinde idam vardır. Lider John'un idam edilmesiyle ilgili İncil'deki hikâyeyi hatırlıyor musun? Baş olmadan kalp de gider; çünkü artık onu anlayacak biri kalmamıştır. Neden bilmiyorum ama kalbin göğüs boşluğuna değil de başa ait olduğunu düşünüyorum. Durum her ne olursa olsun kalp, başa, düşündüğümüzden daha yakındır. Öyleyse eğer bir kişi başını kaybederse kalbini de kaybetmiş olur. Onu anlayan biri olmadıktan sonra kalbin ne anlamı kalır ki zaten? İncil'in bilgelik metaforları bu doğrulamayla konuşur. İncil'in metaforları sonsuzdur. Eğer ölümsüz olmak istiyorsanız bir metafor olun. Bu Salome'nin nasıl ölümsüz olduğunu gösterir. Tabii ki baş kahramanların başlarını vurdurarark...Bir anlamda başarılı oldular. Şairler engellenemez bir biçimde Salome'nin yollarını kapamak için ortaya çıktılar. Dedim ya şiirsel dilden daha güçlü bir şey yoktur (gene söylüyorum; vücut ondan nefret eder.) ''Sonsuz bir metafor olamazsın; ancak tüketici(lerin)nin malı olabilirsin'', dedi şair. Şair Constantin Cavaty Salome'yi genç, kurnaz bir filozofa aşık olmaya zorladı. Salome, filozofa aşkını ilan ederken oldukça açık sözlüydü. Filozofsa ''mademki duyguların bu kadar saf ve temiz bana başını bağışla o zaman sevgilim'', dedi. Bir sonraki gün filozof hediyesini aldı. Salome'nin hizmetkarı başı bir tepside sundu. Plato'yu okumaya dalmış olan filozofsa bir önceki gün yaptığı şakayı tamamen unutmuştu. Tepsiye baktı ve yüzünü buruşturarak, ''ayyy, bu kanlı şeyi gözümün önünden kaldırın'', dedi. ''Başa baş'' sözü, bu şairlerin Salomelerine davranırken izledikleri vahşi yoldur. Bu kesin çizgileri olmayan, iki arada bir deredeki metaforları kullanmaya o kadar alıştık ki onlar günlük hayatımızın bir parçası haline geldi ve bu da bi nevi onların bilgisayardaki var olma savaşını kazanmalarına yol açtı. Ve zamanla açlığın daha büyük açlıklara gebe kaldığı gibi metaforlar da yeni metaforları doğurdu. Onları kullanmaya alıştık. Acı çekmiyorlardı. Bedenleri yoktu ve bir hareket uçağı içinde yaşıyorlardı. Zaten metafor sözcüğü de Yunanca ''metafora'' sözcüğünden gelmekte olup taşımak anlamına geliyordu. Size yazmayı bıraktığımdan beri diğerlerine yazıyorum.

''....Garip, neden mektuplarını daha önce atmadım ki?'', dedin. Onlar çöpe atılmadı; çünkü bizler onların ürünleriydik. Benim mektuplarımda açık, tam ve kendine karşı oldukça dürüstsün. Benim bütün yazdıklarımsa oldukça anlaşılır. Mektup yönümüz aramızdaki en saf, en kirlenmemiş şeydi. Gene de dürüst olmayan bir eş ya da anlamı açık seçik olmayan bir metni benimseyip muhafaza edemediğiniz gibi açıklığın ve temizliğin eksikliğini de benimseyip muhafaza edemezsiniz. Bir metnin açıklığının amacı anlamlı bir yoldur. Senin için amaçlanmış açık seçik bir alt anlamı olmayan mektuplar diplomatik soyutlamalar gibi güvenilmezdir. Sadece sizin için amaçlanmış olanı benimsersiniz. Mektupları değil; fakat mektup türünü korursunuz. Kişisel türler mükemmel değildir; fakat her nasılsa sadakat ve kapsamlı olma vaadiyle bizi kandırırlar. Türe sadakat mükemmeliyetten daha önemlidir. Her birimizin, bir diğerinin kişisel yazarı olduğu bir türü kenara atamayacağınız gibi mektupları da çöpe atamazsınız. ''Kişisel yazar'' olma misyonunu unutmuş olan yazarlar bile okunmak için oldukça zorlardır. Günümüzde Antik Yunan çağı süresince, kişisel olmayan hiçbir şey yoktur. Kültür, kişisel olandan daha fazlasını talep ettiğinde, oldukça anlamsız bir boşluğun acısını çeker. Dünyevilik...Dünyevilik bize Eski Yunan'dan kalmıştır. Eski Yunan, hakkımızdaki en açık yönümüzün timsalidir. Kültürün açıklığı araştırması da oldukça mantıklıdır. Eski Yunanlıların dünyeviliği de kişisel olandan doğmuştur. Günümüze kadar mektupların bir çeşit haz kaynağı olduğu bir hayata özenmişizdir. Size yönelik bir eğlence kaynağına, bir hazza yapmadığınız gibi mektupları da atamazsınız. Mektup türü de sizin deneyimlemeye mahkûm olduğunuz bir ilişkinin hazzıdır. Biz bu hayatı sadece bir kere yaşarız ve bu yüzden tek bir türe sadık kalırız. Bir şeye bağlılık diğerlerinden vazgeçmek demektir. Ayrıca hiç kimse bir kaç türe bağlı kalarak kendisini güvende hissetmez. Mektupları sakladığınız sürece kapalı bir kapının arkasındaymışsınız gibi kendinizi güvende hissedersiniz. O mektuplar olduğu sürece kapı kapalı kalacaktır. Mektuplar bizi ayıran o kapıdır, ilişkimizin bir türü...Aksi takdirde yaşamak için, bir başkasıyla konuşmak için bir yetersizlik halini alır; o kadar ki söylem, yazmaktan daha  fazla bile acı verebilir...

 

 

 

 

>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
İzinsiz Gösteri'de yayımlanan yazılar ve görselller izin alınmadan ya da kaynak gösterilmeden kullanılamaz