Otuz
birinci sayıya gelmişiz, asal olarak. İzinsiz gösteri adına uygun
bir sayı hazırlamak gerekti, sanki ayarlamış gibi de Şubat ayına düşmüş
31. sayımız. ODTÜ tarihçe de yazı bekler sonra... Uzunca bir 31 Şubat
örgütü yazısı iyi giderdi belki ama, efsanesi kalmazdı o zaman...
31 sayısı on birinci asal sayıydı, sonra bazı ayların gün sayısıydı
da. Peki başka?
Tavlada bir oyun
Tavla, iki farklı renkte on beşerli pullar, iki zar ve bir tabla
ile oynanan bir oyundur. Daha çok emeklilerin ve erkeklerin kahvelerde
oynadığı bir oyun olsa da, yakın zamanda cafelerde ve merkezi yerlerde
kurulu kahvelerde kızlar da (henüz kız kıza değil belki ama) oynamaya
başlamışlardır.
Tavla avare zamanın ve avare insanların oyunu olarak bilinse de
oyun sırasında çıkarılan sesler ve edilen küfürler, insanın içindeki
hırs ve stresi yok etme özelliğine de sahiptir. Rekabetin boyutunu
ve oyundaki durumu, taşların tavlaya vurma şiddeti ile anlaşılabilir.
Şiddetin ve sertliğin olduğu bir erkek oyunudur tavla. Gallilerin
“küçük savaş”, İspanyolların ise “gerçeklerin masası” dediği tavlaya
bizde “erkek tavlası” adı verilmiştir. Zeka gerektirmeyen, tümüyle
şansa dayanana ise “kız tavlası” denmiştir kadın cinsini aşağılamak
için.
Oyun sırasında el temasının bolca yaşanması ve çok kolay kompliman
yapma konumu olmasından dolayı, erkekler rakip olarak bayanları
alırlar karşılarına. Kim bilir belki de bu yüzden kız arkadaş edinme
eylemi “kız tavlamak” olarak adlandırılır.
Tavlanın, sırt kısmında dama, Amerikan ve Çin daması, iç kısmında
ise kız tavlası, hapis, gülbahar, hepyek gibi oyunlar oynanabilir.
Otuz bir, tavlada 30 pul ve iki zar ile oynanan, rakiplerden birinin
sayısının 31 olması ile biten bir oyun şeklidir.
Bir içki çeşidi:
Kıbrıs’ta çalışmaya başladığım ilk dönemdi. Televizyonsuz kalmaya
ancak altı ay dayanabilmiş, sonunda da 37 ekran bir televizyon almıştım.
Televizyonu henüz kurmuş, kanalları geziniyordum ki, ekranda devlet
kanalı BRT’nin bir programı belirdi. Bir magazin programı vardı,
Sezen Cumhur Önal sakalı yapmış bir sunucu, elinde mikrofonu sokaklarda
dolaşıyordu ve insanlara “akşamları nasıl zaman geçirdiklerini”
soruyordu. Bir ara saçlarına kır düşmüş ihtiyar bir amcaya uzattı
mikrofonu aynı soruyu sorarak. Amca keyifli bir halde, kameraya
bakarak “çekiyorum otuz biri, sonra vurup kafayı yatıyorum.” diyordu.
Şaşırdım, Hügo programını hazırlayan ‘Tolga abi’ye Diyarbakırlı
oto tamircisindeki çırak çocuğun söylediği söz aklıma geldi ama,
o olay canlı yayında olmuştu ve hemen yayın kesilerek reklamlara
girilmişti. Bu program ise canlı değildi ve bu konuşmadan sonra
da programa devam edilmişti.
Ertesi gün bölümdeki arkadaşlarıma konuyu anlatıp, “eğlence anlayışınız
çok farklıymış” yorumunda bulunduğumda, Kıbrıslı arkadaşlarımın
kahkahalar arasında konuyu açıklıyorlardı, 31 bir içkiydi.
İlk olarak bu olayda duydum 31’in ismini. Daha sonra gittiğim bar
ve meyhanelerde sorar oldum. Hemen hepsinde aynı tavır vardı, ya
“bizde bulunmaz” deniliyordu, ya da gizlice veriliyordu isteyenlere.
Kolay içimli, biraz tatlı bir konyaktı 31. Daha da önemlisi, Güney
Kıbrıs’ta üretilen bir içkiydi, Kuzey kesimine kaçak yollardan geliyor
ve kaçak olarak tüketiliyordu.
Politik duruşu da simgeliyordu 31. Arada ki sınırı istemeyen, ortak
Kıbrıs hayalindeki sol düşüncelilerin bolca tükettiği bir içki idi.
Olur da bulursanız eğer, çekin otuzbiri sonra vurun kafayı yatın...
en azından sonrasında rahat yatıyorsunuz.
Hatay’ın plaka numarası:
Coğrafi konumu itibariyle önemli bir ticaret ve transit merkezi
olan Hatay, geçmişte ve günümüzde, bir çok dinden ve inançtan insanın
bir arada yaşadığı bir kültür merkezi konumundadır. Günümüz Hatay’ında
da cami, kilise, havra bir arada varlıklarını ve görevlerini yerine
getirmektedir.
İlk camiye gitme eylemini Hatay’ın ilçesi İskenderun’da
yaşamıştım. Bütün mahalle veletleri bir Cuma toparlanıp mahallemizin
camisine gitmiştik namaz kılmak adına. Onca “serseri” arasında camide
namaz kılma olanağının olamayacağının farkındaydım, bir çoğumuzun
derdinin de namaz kılmak olmadığının da. Camiye giren en son olmak
için geride kaldım, bunu garantilediğimi hissettiğimde ayakkabımı
çıkarıp en arkada yerimi aldım. Önümde ve yanımdakilere bakarak
hareketleri tekrar ediyor, sözler yerine de yalnızca mırıldanıyordum.
Arada arkamı da kontrol ediyordum tabi. Dizlerim yere yapışmış,
ellerim önümde yeri öper duruma gelmiştim ki, düşündüğüm şey başıma
geldi. Öne doğru hareketlendiğimde arka kesimimde oluşan boşluğa
mahalle veletlerinden biri gelmiş ve benim öne eğilişim sırasında
kıçıma tekmeyi yapıştırmıştı. Bulunduğum konum gereği vücudum öne
doğru hareketlenmiş, başım önümde bulunanın kıçına çarpmıştı. Aynı
konumu benim önümdeki sonra onun önündeki derken bütün sıra yaşamış
ve bütün sıra 2-80 yere uzanmıştık. Üzerimdeki şaşkınlığı atıp kapıya
yönelmiş ve ayakkabılarımı giymeden camiden sıvışmıştım ama, arkamdaki
kalabalıktan kurtulmak için sokak aralarında koşuşturmam gerekmişti.
İlk kez Ermeni kilisesine de İskenderun’da girdim.
Çok sonraları Fritz Lang’ın Metropolis filmindeki anlaşılmaz, içinde
kaybolabileceğiniz hissi veren dinsel mekanı orada görmüştüm sanki
orada.
Ezan, çan, hazzan ... gürültünün çok olduğu bir
yer Hatay.
Galyum adlı elementin atom numarası:
3A grubuna mensup toprak metali galyum’un atom numarasıdır. Simgesi
(GA), atom ağırlığı 69.723, erime noktası 29.9 derece, kaynama noktası
2403 derece, yoğunluğu 5.907 gr/cm³ ve elektriksel iletkenliği .058
mikro ohm/cm³ olan galyum elementi oda sıcaklığında katı-sıvı arası
metaldir.
Galyum 1875'te Fransız Paul Emile Le Coq de Boisbaudran tarafından
bulunmuş.
Diğer kimyasal elementlerin isimleri bulanların isimlerini taşırken,
galyum elementi bu özelliğe sahip görünmemektedir. Le Coq, günümüzde
Fransa’ya verilen Latince isim olan "galia"ya atfen, elemente
galyum ismini vermiştir. Ancak "gallus" da, bilim adamı
Le Coq'un soyadının Latincesi ile aynı anlamdadır (horoz); yani
Le Coq, zekice bir kelime oyunu ile, yine bulmuş olduğu elementi
kendine mal etmeyi becermiştir.
Galyum metali, alüminyum gibi yumuşak, gümüşsü ve beyazdır. Dünyada
nadir bulunan elementlerdendir. Bu metalin erime noktası o kadar
düşüktür ki biraz sıcak olan bir avucun içinde tutulduğunda bile
erir. Narindir ve az bulunur, yakışır 31 sayısı ona.....
. Mastürbasyon:
Otuzbir bir sayı olmanın ötesinde biz özelliği vardır, tek başına
kullanıldığında “mastürbasyon; el ya da başka bir nesne aracılığıyla,
kendi kendine doyuma ulaşma”, ardına çekmek fiili eklendiğinde de
“mastürbasyon yapmak” anlamına gelir. Bu eylemi bu şekilde tanımlamak,
eylemin kendisini yanlış anlamaya da neden olur. İlk akla gelen
şey, sayarak bir “şey”lere ulaşılacağını düşünmek olur.
Altıkırkbeş Yayınları'nda çıkan, Mehmet Arif Derbent
“Yalnız balayı” adındaki kitabında kendini “Otuzbirciler Kralı Pendikli
Kepçekulak” olarak tanımlıyor ve “Otuzbirciler Kralı Pendikli Kepçekulak”
gözüyle cinsel açlığı ve çevresindeki oluşumları anlatıyor.
‘‘Her şey Pendik'te bundan
önce oturduğumuz evde başladı. Rumlardan kalma iki katlı evimizin
arka üst katında, terasta yemek yiyorduk. Film başlamak üzereydi.
Babam rakı, annem tekel birası, ben ve kız kardeşim su içiyorduk.
O arada babam, bana öldürücü baraj sorusunu sordu, sanırım 11-12
yaşlarındaydım. ‘Evlat, söyle bakalım kamışına su yürüdü mü?’ Kamış
neydi? İçinde niye su vardı? Su yürür müydü? Bir hafta sonra tüm
bu soruların yanıtını biliyordum! Kamış, erkeklik organıydı, içindeki
su var olma nedenimizdi, su yürür, hatta fışkırabilirdi, benim için
yepyeni bir dönem başlamıştı bile...
Kamışa suyun yürüdüğünü çeşitli inilti ve hırıltılarla fark ettim.
Otuz birin nasıl yapıldığını öğrenmiştim, sonuca ulaşana dek aynı
hareket otuz bir kez tekrarlanmalıydı, 30 ya da 32 değil! Yoksa
bunun adı 30 ya da 32 çekmek olurdu. Ama bir türlü olmuyordu, tam
otuz birde olmuyordu işte! Bir gün tam otuz birde başardım, sevinçten
babama sarılmayı bile düşündüm, sonra hemen vazgeçtim. Zaten hem
bu işlemi yapmak, hem de sayı saymaya çalışmak canımı sıkmaya başlamıştı,
önemli olan nasıl değil, ne olduğuydu. Olan şuydu; orgazm olurken
fani dünyayla ilişkim kesiliyordu, sanki başka bir boyuta geçiyordum.
Bu çok zevkliydi, bana kalsa adı en az 631 olmalıydı! Yaşamım değişiyordu.
Kendi kendime yetebiliyordum. Bazen müzik mi, otuz bir mi diye düşündüğüm
oluyordu. İkisini bir arada yaptığım ilk günden sonra bir daha böyle
bir şey düşünmedim...’’
Otuzbiri, Otuzbirciler Kralı Pendikli Kepçekulak’ın
anlatımı ile “kamışa su yürümesi” için gerekli olan el sayısı olarak
düşünmenin yanında, rakam olarak yazdığınızda (31) üçü el, biri
de cinsel organ olarak düşünülmesinden doğan başka bir tanımlama
daha çıkmaktadır. Mastürbasyon için otuz bir sayısının kullanılmasının
nedeni ise ebcet hesabına dayanmaktadır. Harfleri rakam gibi sayıp
bir kelime veya ibareden tarih veya başka sayı çıkarılabilecek şekilde
düzenlemeye ebcet hesabı denir. El kelimesinin ebcet hesabına göre
sayısal değeri (elif=1, lam=30 ) 31'e denk geldiği için elle çekmek,
tatmin olmak anlamına 31 çekmek deyimi kullanılır olmuştur.
Mastürbasyon kelimesi Latince ''masturbare (elle
bozmak)'' fiilinden türemiştir. Tavşana niyet çektirmek, maymunu
tokatlamak, el arabası, çavuşu tokatlamak, babafingoyu sıkmak, kendi
eline vermek, kamışa su getirmek deyimleri de aynı eylem için kullanılsa
da otuzbir çekmek, mastürbasyon için kullanılan en genel deyimdir.
Fransızlar "sol el" derlermiş bu eyleme, Japonlar (daha
mı geç boşalıyorlar bilinmez ama) bin defa sürtmek anlamına gelen
senzuri derlermiş bu kavrama eş olarak. Amerikalılar mastürbasyon
yerine “spanking the monkey” (maymunu tokatlamak) şeklinde bir deyim
kullanıyorlarmış, İtalyanlar “farsi una sega” (testere yapmak) biçiminde
ifade ediyorlarmış, Arapçısı “el-ade el-sirriyye” ve eskiler “istimna
yapmak” demişler ona.
Burak Özdemir, 26 Ekim 2003 Pazar günkü Akşam gazetesinde bir habere
imza atıyordu. Haberde bilinen 17 ismin dışında Türkiye’den birinin
Guinness rekorlar kitabına girdiğini yazıyordu. Levent Türker, 24
saatte 36 kere masturbasyon yaparak, masturbasyon rekortmeni olmuştu.
Türker’in aynı anda üç film seyredebileceğiniz bir TV sistemi ve
400 porno filmlik bir arşivinin de olduğu yazıda, Levent’in rekor
sonrasında, acılar içinde kıvranarak: “Masturbasyon benim için bir
yaşam biçimi!” dediğini öne sürüyordu.
Otuz bir Mart Vak’a sı:
Meşrutiyetin muhâfazası için Selanik'ten İstanbul'a getirilen Avcı
taburlarının 13 Nisan 1909'da çıkardığı isyandır. Rûmî takvimle
31 Mart 1325'te çıktığı için Otuzbir Mart Hadisesi denilmektedir.
İsyânın sonucunda Sultan Abdülhamit Han tahttan indirilmiş ve meşrutiyet
örfîleşmiştir.
Otuzbir Martı önemli kılan tek şey o tarihte bir “Vak’a” olmasıdır.
Hollanda’nın uluslar arası telefon kod
numarası:
“Bir miktar uyuşturucu taşımanın” serbest olduğu,
cinsiyeti aynı olan insanların da birbiriyle evlenebildiği ve evlat
edinebildiği, “coffee shop”ları, mantarları, uzun boylu sarışın
insanları ile ünlü ülke.
Yurdumda yaşanan olayların ve politik yapıların görsel, işitsel
ve yazınsal belgelerinin üniversitelerinin kütüphanelerinde arşivlendiğini
öğrendiğimde gitmek istediğim, gidemediğim içinde üzüldüğüm coğrafya.
Otuz bir Şubat Örgütü:
Valla ne dense boş, http://www.hassas.org/madde22/ilkeler.html okunmalı
ve hatta üye olunmalı örgüte. Eylemlerimi... dinlemek ve yaşamak
gerek.
* * *
Anayasa`nın 31. Maddesi :
Kişiler ve siyasi partiler, kamu tüzel kişilerinin elindeki basın
dışı kitle haberleşme ve yayım araçlarından yararlanma hakkına sahiptir.
Bu yararlanmanın şartları ve usulleri kanunla düzenlenir.
Kanun, millî güvenlik, kamu düzeni, genel ahlâk ve sağlığın korunması
sebepleri dışında, halkın bu araçlarla haber almasını, düşünce ve
kanaatlere ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici
kayıtlar koyamaz.
31. Ayet: Size varlığının delillerini göstermesi için, Allah'ın
lütfuyla gemilerin denizde yüzdüğünü görmedin mi? Şüphesiz bunda,
çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.
* * *
FiKiR VE SANAT ESERLERİ KANUNU
Kanun Numarası : 5846
Kabul Tarihi : 5/12/1951
Madde 31 - Resmen yayımlanan veya ilan olunan kanun,
tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve kazai kararların çoğaltılması,
yayılması, işlenmesi veya her hangi bir suretle bunlardan faydalanma
serbesttir
* * *
DEVLET MEMURLARI KANUNU (1)
Kanun Numarası : 657
Kabul Tarihi : 14/7/1965
Yayımlandığı R.Gazete: Tarih : 23/7/1965 Sayı: 12056
Madde 31 - (Değişik: 12/5/1982
- 2670/11 md.)
Devlet memurlarının kamu hizmetleri ile ilgili gizli bilgileri görevlerinden
ayrılmış bile olsalar, yetkili bakanın yazılı izni olmadıkça açıklamaları
yasaktır.
* * *
TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞLERİ KANUNU
Kanun Numarası : 2911
Kabul Tarihi : 6/10/1983
Kanuna aykırı propaganda vasıtaları ve suç işlemeye
teşvik
Madde 31 - Düzenleme kurulu başkanı ve en az altı
üyesinin ad ve soyadları ile imzalarını taşımayan 26 ncı maddede
yazılı propaganda vasıtalarını hazırlayanlar, yazdıranlar, bastıranlar,
propaganda maksadıyla kullananlar veya sair surette 26 ncı maddedeki
yasak ve şartlara uymayanlar altı aydan bir yıla kadar
hapis ve beşbin liradan otuzbin liraya kadar ağır para cezası ile
cezalandırılır.
Bu propaganda vasıtalarında halkı suç işlemeye teşvik ve tahrik
eder mahiyette yazı veya resim veya işaret bulunursa veya bu maksatla
başka araçlar kullanılmış olursa, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren
ayrı bir suç teşkil etmediği takdirde failleri bir yıl altı aydan
üç yıla kadar hapis ve onbin liradan ellibin liraya kadar ağır para
cezası ile cezalandırılır.
Teşvik ve tahrik neticesi olarak suç işlenir veya suçun icrasına
teşebbüs edilirse, fiil daha ağır bir cezayı gerektiren ayrı bir
suç teşkil etmediği takdirde teşvik veya tahrikte bulunanlar üç
yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmibin liradan yüzbin liraya kadar
ağır para cezası ile cezalandırılır.
* * *
ISLAHI HAYVANAT KANUNU (1)
Kanun Numarası :904
Kabul Tarihi :7/6/1926
Madde 31 - (Değişik: 30/1/1957 - 6893/1 md.)
a) Erkek damızlıklarını muayene heyetinin muayenesine getirmiyenler
100 liradan 200 liraya kadar,
b) İğdiç edilmesine, enenmesine veya tefrikına karar verilen hayvanlarını
iğdiç ettirmiyenler, enetmiyenler veya iğdiç edilmelerine veya enenmelerine
mani olanlar veya ayırmıyanlar veya sıfatta kullananlar 100 liradan
200 liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. İğdiç edilecek
veya enenecek hayvanlar muhakeme neticesi beklenmeksizin behemahal
iğdiç edilir veya enenir.
* * *
ASKERLİK KANUNU (1)
Kanun Numarası : 1111
Kabul Tarihi : 21/6/1927
Madde 31 - (Değişik: 27/7/1970
- 1315/1 md.)
Şubeleri dışındaki il ve ilçelerle, dış ülkelerde son yoklamasını
yaptıranların her ne sebeple olursa olsun tayin edilen günde son
yoklamaya gelmiyenlerin kur'a numaraları nüfusa kayıtlı bulundukları
yer askerlik meclislerince çekilir. Askerliğe elverişli olanların
kur'a çekimine esas olacak sıra numaraları asker alma teşkilatınca
yönetmelik esaslarına göre verilir.
* * *
CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (1)
Kanun Numarası :1412
Kabul Tarihi :4/4/1929
Madde 31 - Davaya duruşma esnasındaki
kararlar, iki taraf dinlendikten ve duruşma haricindeki kararlar
Cumhuriyet Müddeiumumisinin yazılı veya şifahi mütalaası alındıktan
sonra verilir.
* * *
DERNEKLER KANUNU
Kanun Numarası : 2908
Kabul Tarihi : 6/10/1983
Madde 31 - Dernekler, tüzüklerinde belirtilmiş
olmak kaydıyla gerekli gürülen yerlerde şube açabilirler. Kamuya
yararlı dernekler hariç diğer dernekler,il, merkez ilçe, ilçe ve
köylerde birden fazla şube açamazlar.
Bu amaçla, dernek yönetim kurulunca yetki verilen en az üç kişi
tarafından şubenin açılacağı yerin en büyük mülki amirliğine yazılı
müracaat yapılır. Bu yazıda, kurucuların adı ve soyadı, baba adı,
doğum yeri ve tarihi, meslek veya sanatı, ikametgahı ve tabiiyeti
ile şube merkez adresinin bildirilmesi ve yazıya dernek tüzüğünden
iki örnek ile yetki belgelerinin eklenmesi zorunludur.
Şube kurucularının, şubenin açılacağı yerde en az altı aydan beri
ikamet etmeleri zorunludur.
* * *
HARÇLAR KANUNU
Kanun Numarası : 492
Kabul Tarihi : 2/7/1964
Yayımlandığı R. Gazete : Tarih: 17/7/1964 Sayı: 11756
Madde 31 - Peşin alınan Karar
ve İlam Harcı işin hitamında ödenmesi gerekenden fazla olduğu anlaşılırsa
fazlalık istek üzerine geri verilir.
* * *
OLAĞANÜSTÜ HAL KANUNU
Kanun Numarası : 2935
Kabul Tarihi : 25/10/1983
Madde 31 - Bu Kanuna göre alınan kararlardan yayınlanması
zorunlu olanların veya yetkili mercilerce yayınlanması istenenlerin,
Türkiye radyo ve televizyonu ile Resmi Gazete ve mahalli idarelere
ait basın ve yayın araçlarıyla ilanı ve halka duyurulması ücretsiz
olarak yapılır. Yetkili mercilerin yayın istekleri
öncelikle ve geciktirilmeden yerine getirilir.
* * *
TAPU KANUNU (1)
Kanun Numarası : 2644
Kabul Tarihi : 22/12/1934
Madde 31 - (Değişik: 25/1/1950-5520/1
md.)
Gayrimenkul malların yüz ölçüsü tapu sicilinde yazılı miktardan
fazla çıkıpta bu fazlalığın bitişik araziye el uzatmaktan ileri
gelmediğine ve sınırca da bir değişiklik olmadığına mahkemece karar
verilirse sicille karar veçhile kaydolunur.
Mahkeme gayri menkulün başında incelemeler yapar ve bitişik gayrimenkul
maliklerini dinler. Mahkeme kararına, tapu fen memurlarına ve bunlar
yoksa yetkili fen memurlarına veya mühendislere yaptırılacak o yere
ait harita da eklenir. İtiraz halinde genel hükümler çerçevesinde
dava açılır.
* * *
TELGRAF VE TELEFON KANUNU (1)
Kanun Numarası : 406
Kabul Tarihi : 4/2/1924
Madde 31 - Matbuat telgrafnameleri
Türkçe intişar eden gazeteler ve resaili mevkute ve ajansların idareleri
ve muhabirleri tarafından munhasıran bu gazete ve resaili mevkute
ve ajanslarda neşredilmek üzere havadis ve istihbaratı siyasiye
ve iktisadiyeye dair olmak ve gazete ve resaili mevkute ve ajansların
idareleri namına yazılmak lazımdır.
Mütaaddit adresli usulünden maada işaratı mahsusayı ve şahsi ve
ücretli iş'arat ve ilanatı ihtiva edemiyecek olan işbu telgrafnamelerin
kabulü ve keşide şerait ve saati telgraf idaresince tayin olunur.
* * *
TÜRK CEZA KANUNU (1)
Kanun Numarası : 765
Kabul Tarihi : 1/3/1926
Madde 31 - Beş seneden fazla ağır
hapse mahkumiyet müebbeden ve üç seneden beş seneye kadar ağır hapse
mahkumiyet hükmolunan cezaya müsavi bir müddetle, hidematı ammeden
memnuiyeti müstelzimdir
* * *
TÜRK VATANDAŞLIĞI KANUNU
Kanun Numarası : 403
Kabul Tarihi : 11/2/1964
Madde 31 - Vatandaşlıktan çıkma
eşin vatandaşlığına tesir etmez.
* * *
UMUMİ HIFZISSIHHA KANUNU
Kanun Numarası : 1593
Kabul Tarihi : 24/4/1930
Madde 31 - (Değişik: 15/6/1942
- 4255/1 md.)
Bir Türk limanından diğer Türk limanına veya ecnebi limanlarından
bir Türk limanına gelen her gemi hareket ettiği limandan bir sıhhat
patentası almakla mükelleftir.