SAYI 157 / KASIM - ARALIK 2007

 

BİR KİTAP: İNGİLİZ İŞÇİ SINIFININ OLUŞUMU


Gül Büyükbay
mountolive@yahoo.com




 

 

EDWARD PALMER THOMPSON
E.P Thompson,
1924' de İngiltere'de metodist misyoner bir ana babadan doğan Thompson 2. Dünya savaşında Afrika ve İtalya'da savaşmışır. Savaş sonrası Cambridge üniversitesini bitirir. Uzun yıllar marksist olan Thompson 1956 yılında Sovyetlerin Macaristandaki ayaklanmayı kanlı biçimde bastırmlarını sebep göstererek Komünist Parti den ayrılır.1957'de "the new reasoner" sonrasında "new left review" dergilerinin kurucuları arasındadır. 1965 'de yayın kurulundaki ayrılıklardan dolayı uzaklaşır. Birmingham Kültürel İncelemeler okulunun kurucuları arasındadır. 1968 Mayıs Günü Manifestosunu kaleme alanlar arasındadır. 1980'lerde nükleer silahlanma hareketinde aktivist olarak mücadele eder. 1993' de sosyalist olarak ölmüştür.

İNGİLİZ İŞÇİ SINIFININ OLUŞUMU
Birikim Yayınları
Çeviren: Uygur Kocabaşoğlu
999 sayfa

Ayşe Buğra, Türkiye koşullarını da ele aldığı, karşılaştırdığı, çok anlamlı ve yaşadıklarımızı açıklayıcı tespitler yaptığı giriş makalesinde "İnsanı, bilimsel çalışmalar bağlamındaki akademik okumalarla siyasi aktivizme yönelik veya sadece zevk için yapılan okumaların farklarının ötesinde bir okuma eylemine davet eden bir kitap " ve "... o günden bugüne, dünyanın farklı köşelerinde hala sürüp giden bu tartışmalar ve çatışmalarla ilgilenen, insanın ve insan toplumunun ne olup olmadığını anlamak isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir dünya klasiği," der  kitap için.

Öncelikle kitap tuğla kalınlığıyla göz korkutmamalı çünkü Thompson' un da belirttiği gibi ayrı ayrı 16 bölüm de kendi içerisinde bütünlük taşıyor.

"Tarihi aşağıdan ve aşağıdakilerin yanından yazmak"  yolunda çalışan ve 20 yy'ın sosyal tarih alanında önemli tarihçilerinden olan Thompson bu kitapta buhar gücünün keşfi, Fransız devrimi etkileri, savaştan yeni çıkmış İngiltere, "hacın dönüştürücü gücü"  atmosferinde sınıfın nasıl kendi kendisini oluşturan (aslında yapan)  bir süreç olduğunu anlatır. Kitapta, sınıf bilincine ulaşmanın kritik yılları olan 1780-1832 yılları arasındaki zamanda örgüt yazışmaları, bildiriler, mahkeme tutanakları, ilahiler, dini vaazlar, gazete küpürleri, dergiler, günlükler, kişisel mektuplar, küçük notlar, Incil' den metinler gibi o dönemin yaşamına ait her türlü belgeden yararlanılmış ve metinlerin metaforik çözümlemeleri yapılmıştır. Thompson, kitabı yazdığı sırada Marksist bir tarihçi olmasına rağmen "dinin güçlü etkisini" ayrıntılarıyla ve kolektif bilinçaltına etkileriyle vermiştir.

Sınıf, ekonomik olduğu kadar kültürel de bir oluşumdur ve dinamiktir Thompson'a göre. Sınıf bilincinin ise sahip oldukları geleneklerden ve yaşadıkları endüstrileşme geleneklerinden geldiğini, kendiliğinden var olmadığını söyler.

E.P. Thompson'un tarihi yeniden yazma yöntemi "Aslanlar kendi tarihçilerine sahip olana dek, Avcılar, avcı tarihini yüceltmeye devam edecektir" diyen Afrika Atasözünü anımsatır.

"Zavallı çorapçıyı, Luddcu kumaşçıyı, modası gezmiş el tezgahı dokumacısını,"ütopyacı" zanaatkarı ve hatta Joanna Southcott' un (kendini mesih ilan eden bir kadın) müridini, gelecek nesillerin muazzam lütfuna eriştirmeye çabalıyorum. Onların zanaatleri ve gelenekleri ölüyor olabilir. Yeni sanayiciliğe olan düşmanlıkları geri birşey gibi görünebilir. Toplumcu idealleri fantazya sayılabilir. Kıyıcı eylemlerine çılgınlık denilebilir. Ancak onlar, o zamanların keskin toplumsal sıkıntılarını yaşadılar ve biz yaşamadık. Onların idealleri kendi deneyimleri çerçevesinde geçerliydi ve eğer tarihin kaybedenleri oldularsa, kendi yaşamları çerçevesinde kaybedenler olarak suçlanabilirler"der E.P. Thompson, kitabın birçok yerde yayınlanmış önsözünde.

İlk siyasal işçi sınıfı örgütü olan Londra Yazışma Derneğinin faaliyetleriyle başlar kitaba, özgürlük ağacının tohumlarının nasıl atıldığını anlatır, o dönemlerde her evde bir tane bulunan Pilgrim's Progress'in (Hac Yolunda) analizini yapar.

Dinsel muhalefeti -İngiltere'de 17.yy. da resmi kiliseden farklı düşünen ve hareket eden nonkonformistler için kullanılan bir terim-, insanı doğuştan günahkâr sayan ve ancak çalışmakla günahlardan arınılacağını, Isa' nın mazharına sahip olunacağını savunan Protestan mezhebi Metodizmin kültüre baskın etkisini anlatır ve Dinsel muhalefeti siyasal radikalizmin uyuyan tohumları olarak görür.

Özgür doğmuş İngiliz bilinci, "Kendisini az sayıda olumlu hakka sahip, ama keyfi iktidarın müdahelesine karşı yasalar tarafından korunan bir bireyci olarak görüyordu" der.Savaş yıllarının metodist canlanması sanayileşmenin iş disiplinine aracılık eder. Metodizm ve Faydacılık, sanayi devriminin egemen ideolojileridir.

"Pazar günleri yaşanan duygu orgazmları, üretici emeğin hafta içi tek yönlü tüketimini mümkün kılar."

"İblis tanımlanamaz olduğu, belirli bir sınıfsal yeri olmadığı  sürece, Metodizm çalışan insanları taverna ile şapel, kötü ile günahtan arınmış, kaybolmuşla kurtarılmış arasında bir tür manevi iç savaşa yönlendirmiştir"

Yine Birmingham okulunun kurucularından Raymond Williams, "Sanayi Devrimi'nden bu yana İngiliz hayatının en ayırt edici özelliğinin toplumsal ilişkilerin doğasına ilişkin alternatif düşüncelerin varlığı olduğunu öne sürmüştür. Sıradan karşılıklı yardımlaşma töresinin, yardım derneğinin basit hücresel yapısında, sendikalar, Hampden kulüpleri, Siyasal Birlikler ve Chartist loncalarda daha karmaşık ve gelişmiş biçimde üretilen pek çok özelliği görebiliriz.  "Bir karşılıklılık töresinin kristalleşmesi" der bu oluşumlara.

Thompson, Engels' in "ilk proleterler imalat sanayiiyle bağlantılıydılar" görüşüne şüpheyle yaklaşır. O dönemde tarım işçileri, ev hizmetçileri ve zanaatkarlar çoğunluktadır. Özellikle zanaatlarlar etkilenir, el tezgâhlarında şekillenen emeklerinin, ustalıkların yerini makinelerin almasını. Kafalarımızdaki Tekstil Fabrikası+Buhar gücü  =Sanayi Devrimi genel formulasyon kanısını gözlerimizin önünde değiştirir.

Kitap, dokumacılar, kırpıcılar ve çorapçıların başını çektiği Luddçu hareketi, makine kırma eylemleriyle, bildirileriyle, gizli haberleşmeleriyle canlılıkla anlatır.  Luddculuğun egemenlerce yansıtılmaya çalışıldığı gibi basit vandal bir hareket olmadığını, büyük bir özdenetim ve ciddiyet içinde hak arayan olağanüstü gizlilikte bir örgütlenme olduğunu görürürüz. 10 saat çalışma hakkı Luddist hareketin kazanımlarındandır.
Kadın çocuk ayırdetmeksizin 11 kişinin kılıçla öldürüldüğü Peterloo (kanlı Waterloo savaşına  gönderme) katliamının sonunda ise istenilen 6 yurttaşlık hakkı (6 acts) elde edilmiştir.

Radikal ve süreli yayınlar üzerindeki yüksek vergi uygulaması nedeniyle "pulsuz gazeteler" yasadışı birçok radikal yayın türemiştir. Bir ağaç kovuğuna konulan gazete başka bir çalışan tarafından alınabilmekte, illegal dağıtımda üstün bir örgütlülük sergilenmektedir.  Cobbett gibi düşünürlerin, Charlele, Wade, Gast gibi muhalif yayın yapan gazetecilerin konuşmalarından, makalelerinden örneklerle sınıf oluşumundaki basının etkilerini gözler önüne serilir.

Kitabı okurken kokuları, sefaleti, zenginliği, evleri, sokakları, duygulanımları, zaafları   hissederiz.

Adam Smith' in entellektüelize edip teorik altyapısını kurduğu serbest piyasa ekonomisinde vurgulanan piyasa her ne kadar karmaşık ve denetsiz gözükse de aslında sözde bir "görünmez el" tarafından doğru miktarda ve çeşitlilikte üretim yapmak için yönlendirildiğidir. Çalışanlara sınıf oluşumunun ilk zamanlarında ilk hızı veren eski ahlaki ekonomileri ve serbest piyasa ekonomisi arasındaki çelişkiler olsa da E.P. Thompson bunu haklı olarak muhafazakâr bulmaz. Sınıf bilinci bu yollardan geçilerek oluşmuştur. Thompson, "İşçi sınıfı kendi oluşumunda oradaydı," der.

1830'larda Londra'daki kolera salgını, işsizlik, hastalıklar ve safalet ve "Eski Ahlaksızlık" olarak adlandırılan otoritenin istenen reforma direnmedeki inatçılığı bir başkaldırıyı tetikledi.

"Belli başlı kentlerde barikatlar kurulacak, kağıt paranın dolaşımı durdurulacaktı" eğer bir devrim başlamış olsaydı  "bu, daha önce gerçekleştirilenlerin hepsinden fazla halkın eyleminin bir sonucu olacaktı"  (gazete kayıtları)

1831 güzünde ve "Mayıs günlerinde" Britanya' nın bir devrimden kılpayı kurtuluşu, hatta belki Paris komününü önceden yaşatmayı kaçırışı, halk üzerinde etkili düşünür Cobbet' in (bir somun ekmeği paylaşmak şiarı) ve orta sınıf radikallerinin reform konusundaki uzlaşmacı tavırlarıyla bağlantılandırılır.

Kitap şu vurucu cümleyle sonlanır  " Çalışan insanlar yalnızca edebiyetin kaybedilmiş onbinleri olarak görülmemelidir. Onlar ayrıca elli yıl süreyle ve emsalsiz bir azimler Özgürlük Ağacı' nı büyütmüşlerdir. Onlara cesaret kültürünün bu yılları için teşekkür edebiliriz. "

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
İzinsiz Gösteri'de yayımlanan yazılar ve görselller izin alınmadan ya da kaynak gösterilmeden kullanılamaz